İşlevsiz Olumluluk
“İşlevsiz olumluluk” yaklaşımı, içinde bulunulan durum ne denli kötü ya da ne denli içinden çıkılması güç bir durum olsa da, olumlu bakış açısını korumanın gerekli olduğu anlayışıdır. “Yaşamda yalnızca iyi duygular yaşanmalıdır” diyen Polyannacı bir yaklaşımdır. Olumlu düşünmenin ve iyimser olmanın yararları olsa da, işlevsiz olumluluk yaklaşımında, kişi, yalnızca o an için tadı kaçmasın diye, başına gelen istenmedik durumun yarattığı olumsuz duyguları yadsır.
Yaşama genelde olumlu bakmak ruh sağlığımız ve esenliğimiz için iyidir ve insana iyi gelir. Ancak sorun, yaşamın, her zaman olumlu öğelerden oluşmadığı gerçeğinde yatmaktadır. Herkesin, kendisine acı veren, birtakım yaşantıları ve duyguları olur. Bu duygular, hoş olmayan duygular olsa da, yaşanması ve gerçekçi bir biçimde yüzleşilmesi gereken duygulardır.
İşlevsiz olumluluk yaklaşımı çok değişik biçimlerde sergilenebilir. Sözgelimi, işini yitirme gibi olumsuz bir durum karşısında insanlar, “Olumlu olmayı elden bırakma” ya da “Olaya iyi yanından bak” diyor olabilirler. İnsanlar, böyle söyleyerek, kendilerince yardımcı olmaya çalıştıklarında, ne yaşadığınızla ilgili olarak sizin söylemek istediklerinizin önünü keserler. Ya da bir başarısızlık gösterdiğinizde, insanlar, size, “Her şeyde (şerde) bir hayır vardır” diyebilirler. İnsanlar, karşılarındaki kişiyi rahatlatmak amacıyla böyle söylerler; ancak böyle davranarak, karşılarındaki kişinin yaşaması gereken acıyı yaşamasını engellerler.
Bu gibi yaklaşımlar, genellikle iyi niyetli yaklaşımlardır; çünkü insanlar, başka ne diyeceklerini ve nasıl daha anlayışlı davranacaklarını bilemezler. Ancak, yine de, bu gibi yaklaşımların yarardan çok zarar verebileceği unutulmamalıdır. İşlevsiz olumluluk yaklaşımı, insanların baş etmeleri gereken durumla baş etmelerine yardımcı olacak gerçekçi bir yaklaşım değildir.
İşlevsiz olumluluk yaklaşımı, birtakım güçlükler yaşayan insanlara zarar bile verebilir. İnsanların gerçek duygularını paylaşmaktan ve koşulsuz destek sağlamaktan çok, duyguların görmezden gelindiğini, yok sayıldığını ya da bunlara anlayış gösterilmediğini düşündürür.
İnsanlar acı çekerlerken, yaşadıkları duygulara anlayışla yaklaşıldığını, bunların anlaşıldığını bilmek isterler. İşlevsiz olumluluk yaklaşımı, olumsuz duygular yaşayan insanlarda, yaşadıkları duyguların kabul edilebilir olmadığı izlenimi bırakır ve insanların yaşadıkları duygulardan ötürü utanç duymalarına yol açabilir. Ayrıca, kötü bir durumda kaldıklarında, olumlu bir çıkış yolu bulamadıkları, dolayısıyla yanlış bir şey yaptıkları için suçluluk duymaları gerektiği düşüncesine kapılmalarına yol açabilir. Öte yandan, işlevsiz olumluluk yaklaşımı, bir kaçınma düzeneği gibi işlev görür. Kişinin, kendisine acı veren duygulardan kaçınmasına neden olarak, bunlarla yüzleşmekten kaçınmasına, dolayısıyla daha derin bir içgörü kazanıp kendini geliştirmesine engel olur.
Olumsuz birtakım durumlarda iyimserlik korunabilir. Ancak örseleyici bir yaşantısı olan insanlara, her zaman, olumlu olmalarını söylemek gerekmez, çünkü olumlu bir bakış açısını sürdüremedikleri için kendilerini yargılanmış gibi hissedebilirler.
İşlevsiz olumluluk tutumu çoğu zaman örtük bir tutumdur. Ancak birtakım belirtileri tanınırsa bu gibi yaklaşımlar tanınabilir. Bu gibi yaklaşımlar arasında,
• Yaşadığı duygularla yüzleşmektense bunları gözardı etme;
• Düş kırıklığına uğramakla, üzüntü duymakla ya da kızgın olmakla ilgili olarak kendini suçlu hissetme;
• Gerçek duygularını göstermek yerine, toplumsal olarak daha kabul edilebilir olan, kendini iyi hissettiğini belirten deyişlerin (“sorun yok”, “oldukça iyiyim” vb.) arkasına saklanma;
• Gerçekten ne hissettiğini saklama ya da duygularının kılık değiştirmesi (üzüntü duymaktansa kızgınlık gösterme gibi);
• Kendini kötü hissettirdiği için, başkalarının duygularını küçümseme;
• Olumlu bir tutum takınmadıkları için insanların utanç duymalarına neden olma ve
• Acı veren duygulardan bir an önce kurtulunması gerektiği konusunda dayatmacı olma gibi yaklaşımlar vardır…
İşlevsiz olumluluk tutumundan etkilenmişseniz ya da kendinizin böyle bir tutum sergilediğini düşünüyor iseniz, daha sağlıklı ve daha destekleyici birtakım yeni tutumlar geliştirebilirsiniz. Bunun birtakım yolları şunlardır:
• Olumsuz duygularınızı yadsımayın ve bunları yönetmeye çalışın. Olumsuz duyguların ayrımına varılmazsa, bunlar içsel bir baskı yaratırlar. Öte yandan, olumsuz da olsa, duyguların yaşanması, yaşamda anlamlı birtakım değişiklikler yapmak için önemli birtakım bilgiler sağlar.
• Ne hissettiğinizle ilgili olarak gerçekçi olmalısınız. Zorlandığınız bir durumda kendinizi gergin, kaygılı ve korkmuş olarak hissetmeniz olağandır. Kendinizi koşulsuz kabul etmelisiniz. İçinde bulunduğumuz duruma odaklanmalı ve bu durumu düzeltmeye çalışmalısınız.
• Belirli bir durumda, birden çok duygu, bir arada, iç içe geçmiş olarak yaşanabilir. Baş etmeniz gereken bir durumla karşı karşıyayken, belirli düzeyde bir kaygı yaşarken, bir yandan da bu durumun üstesinden geleceğinize ilişkin umutlu ve iyimser olabilirsiniz. Duygularınız da, yaşadığınız durumlar denli karışık ve karmaşık olabilir.
• İnsanları dinlemeye odaklanın ve destek verdiğinizi gösterin. Bir kişi, olumsuz bir duygu yaşadığını söylediğinde, sözümona olumlu birtakım deyişlerle onun yaşadığı duyguyu görmezden gelmeyin, küçümsemeyin, geçiştirmeye kalkmayın ya da güzel sözlerle onu avutmaya kalkışmayın. Bu gibi duygular yaşanabileceğini ve dinlemeye hazır olduğunuzu gösterin. İnsanlar, ancak anlayışla dinlendiklerini anlarlarsa duygularını özgürce yaşayabilirler ve duygularının arkasında yatan düşüncelerini (yaşadıkları olaya yükledikleri anlamı) bulup çıkarabilirler. Böylece, düşüncelerinin üzerinde yeniden düşünme fırsatı yakalarlar. Ardından, akılcı olmayan düşüncelerini akılcı seçenekleriyle değiştirme yoluyla, sağlıksız olumsuz duygularını sağlıklı olanlarıyla değiştirme yoluna gidebilirler…
“Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşabilenler anlaşırlar.”