Erteleme Alışkanlığı
Erteleme alışkanlığı, önemli işleri yapmayı sürekli geciktirme, yerine, o an için hoşa giden başka işler yapma, yapılacak işleri sürekli sürüncemede bırakma alışkanlığıdır.
Erteleme alışkanlığı, çoğu zaman tembellikle karıştırılır, ancak bunlar birbirlerinden değişik kavramlardır.
Ertelemek etkin bir süreçtir. Ertelerken, yapmanız gerektiğini bildiğiniz bir işin yerine başka bir iş yapmayı seçiyorsunuzdur. Tembellikte, bunun tersine, yapılması gereken işe karşı bir aldırmazlık, iş yapmak için büyük bir isteksizlik ve eylemsizlik vardır.
Ertelemede, genellikle, daha büyük önem taşıyan bir iş gözardı edilerek, daha kolay ve daha eğlenceli gelen bir iş yapılır.
Ancak erteleme dürtüsüne yenik düşmek önemli birtakım sonuçlar doğurabilir. Sözgelimi, erteleme eylemi, kendimizden utanmamıza ya da suçluluk duymamıza yol açabilir. Üretkenliğimizi düşürebilir ve bizi, amaçlarımıza ulaşmaktan alıkoyabilir. Bunu bir alışkanlığa dönüştürürsek de, yaptığımızla işlerle ilgili olarak bütün isteğimizi yitirir ve artık kendimizi ulaşmaya çalıştığımız yerde görememeye başlarız. Bunlar da bizi büyük bir çökkünlüğe uğratabilir, işlevselliğimiz büyük ölçüde düşer.
Bütün diğer alışkanlıklar için olduğu gibi, erteleme alışkanlığının da üstesinden gelinebilir. Bunun için, aşağıdaki adımların atılması gerekir:
İşlerinizi erteliyor olmanız, yapacağınız işler için öncelikleri doğru belirleyememiş olmanızdan kaynaklanıyor olabilir. Yapmanız gereken önemli bir işi, doğru bir gerekçeyle, bir süre geciktiriyorsanız, erteliyor değilsinizdir. Ancak, süresiz bir erteleme içindeyseniz ya da belirli bir işi yapmaktan kaçınmak için odağınızı sürekli değiştiriyorsanız, erteliyorsunuz demektir.
Bütün bir gününüzü, düşük öncelikli işlerle dolduruyorsanız; iş sıralamanızda önemli bir iş olarak durmasına karşın, bir türlü yapmadığınız bir iş varsa; öncelik taşıyan bir işi yapmaya başlamışken, ara verip başka bir işle uğraşmaya başlıyorsanız ve belirli bir işi yapmak için “havasında olma”yı, “havasına girme”yi ya da “doğru zaman”ı bekleyip duruyorsanız, erteleme alışkanlığınız var demektir.
Erteleme alışkanlığınızın üstesinden gelebilmek için, önce, neden erteliyor olduğunuzu anlamanız gerekir. Sözgelimi, belirli bir işi sıkıcı bulduğunuz ya da yapılacak işin sevimsiz olduğunu düşündüğünüz için yapmaktan kaçınıyorsanız, söz konusu işin daha eğlenceli yanlarına odaklanmaya çalışıyor olabilirsiniz. Erteliyor olmanız, doğru bir iş sıralaması yapmıyor olmanızdan da kaynaklanıyor olabilir. Düzenli insanlar, önceliklerin doğru belirlenmiş olduğu bir “yapılacaklar sıralaması” yaparak ertelemenin önüne geçerler. Öte yandan, düzenli bir insan bile olsanız, yapılacak bir iş sizi bunaltıyor olabilir. Söz konusu işin altından kalkamayacak gibi olduğunuzu düşünüyor olabilirsiniz, başarısızlık korkusu yaşıyor olabilirsiniz; dolayısıyla yapmanız gereken işi erteler ve yapabileceğinizi öngördüğünüz işleri yaparak rahatınızı kaçırmamaya çalışırsınız. İlginç olan diğer bir konu, yetkincilerin (mükemmeliyetçilerin) de sıklıkla erteleyici kişiler olduklarıdır. Bu kişiler, “En iyisi olmayacaksa, hiç olmasın!..” yaklaşımı içinde, yapacakları işleri ertelerler. Oysa, Voltaire’in dediği gibi “Mükemmel iyinin düşmanıdır”. Ertelemenin, sık görülen bir diğer nedeni de karar verme güçlüğü çekmedir. Ne yapacağınıza karar veremiyorsanız, yanlış bir yerden başlamaktan korktuğunuz için yapacağınız işleri erteliyor olabilirsiniz. Erteleme alışkanlığı, ayrıca, kaygı bozuklukları, depresyon, takıntı-zorlantı bozukluğu ve dikkat eksikliği-aşırı hareketlilik bozukluğu gibi altta yatan ruhsal bir hastalığın bir belirtisi de olabilir.
Erteleme, çoğu zaman yerleşik bir alışkanlıktır. Dolayısıyla bir günde üstesinden gelinemeyebilir. Üzerinde çok çalışmayı gerektirir. Bunun için, öncelikle, geçmişte böyle bir alışkanlığı olduğu için kişinin kendisini bağışlaması gerekir. Yapılan çalışmalarda, kişinin kendisini bağışlamasının, kişinin kendisiyle ilgili olarak daha olumlu düşünceler içine girmesini sağladığı ve bu yaklaşımın, erteleme alışkanlığını, daha sonrası için azaltmaya yardımcı olduğu bulunmuştur.
Ertelemenin önüne geçmenin önemli bir yolu, işe girişmektir. Kaçınmaya değil, yapmaya odaklanılmalıdır. Yapılması gereken işler kağıda dökülmeli ve bunların ne zaman yapılacağı ile ilgili olarak kesin bir zaman kesiti belirlenmelidir. Belirli bir iş, zamanında bitirilirse, kendi kendini ödüllendireceğine söz vermek de çok işe yarayabilir. Diğer bir yaklaşım da, iş doğdukça yapmayı sürdürmek ve ortaya çıkan işin hemen yapılması konusunda kararlı davranmaktır.
Yapılacak iş için, içsel konuşmayı değiştirmek de yararlı olur. Sözgelimi, “-meliyim, -malıyım” yaklaşımı (“Yapmalıyım…” “Bir an önce yapıp bitirmeliyim…”), içten içe bir dayatma gibi algılanır ve işin yapılmasını güçleştirir. Oysa, “Yaparsam iyi olur…”, “Yapmak isterim…” gibi deyişler, yapılacak işin nasıl algılandığını büyük ölçüde değiştirir ve işin yapılmasını kolaylaştırır. İnsanlar, ister dışarıdan gelsin, isterse kendi iç dünyalarından; bir işi yapmakla ilgili dayatmalara hep karşı koyma eğiliminde olurlar. Ancak işi yapıp bitirmenin doğru gerekçelerini kendileri bulup çıkarırlarsa, eyleme geçmeye daha yatkın olurlar.
Bir de, işi yaparken, başka uyaranları olabildiğince azaltmakta yarar vardır. Ayrıca, en önemli işi, günün ilk işi olarak yapmak, o işi yapmayı düşünmenin gün boyu taşınacak yükünü azaltır ve günün daha iyi ve işlevsel geçmesini sağlar. Son olarak, yapılacak işi gözünde büyütmemek için, çocukların sık kullandığı bir bilmecenin anlayışından yola çıkmak gerekir. “Bir fili nasıl yersiniz?” diye sorulduğunda, çocuklar “Kaşık, kaşık…” diye yanıt verirler. Gözümüzde büyüttüğümüz işler, bölümlere ayrılarak kolaylıkla bitirilebilirler.
Genelde dürtüsel davranan kişiler, daha çok kısa erimli kazançlara odaklandıkları için işlerini erteleme eğiliminde olurlar. Dolayısıyla, işi bitirmenin uzun erimli getirileri üzerinde düşünülerek bu eğilimle başa çıkılabilir. Yapmıyor olmanın olumsuz sonuçlarını göz önüne getirmek de işin yapılmasını sağlayabilir.
Düzensiz olunduğu için erteleme alışkanlığı gösteriliyorsa, bir “yapılacaklar sıralaması” yapılması gerekir. Gün başlamadan önce böyle bir sıralama yapılmış olması, istenmedik ve bunaltıcı işlerin unutulmasını önler. Yapılacaklar sıralamasında öncelikler iyi belirlenmeli ve yapılacaklar, Eisenhower’ın tanımladığı “ivedi/önemli ilkesi” uyarınca sıralanmalıdır ve sıralamadaki her iş bu bağlamda tanımlanmalıdır (önemli ve ivedi olan işler, önemli olan ancak ivedi olmayan işler, önemli olmayan ancak ivedi olan işler ile önemli ve ivedi olmayan işler olarak). Önemli ve ivedi olmayan işler, genellikle çeldirici işlerdir ve gerektiğinde bunlardan kaçınılabilir. Yapılması gereken büyük bir iş varsa, bunu dilimlere ayırarak ve yalnızca o işe odaklanarak yapmakta yarar vardır. Yine, yapılması en güç gibi görünen işi yapmaya başlayarak işe başlamak gerekir. Kişi, kendini en etkin olduğu zamanı genelde bilir. Gözünde en büyüyen işi, bu zaman dilimi içinde yapması en doğrusu olur. Bir de, yapılacak her iş için bir bitirilme zamanı belirlemek, işi sürüncemede bırakmayı da büyük ölçüde önler…