Bağlanma Kuramı
Bağlanma kuramı, anababalık tutumu ile ilgili olarak, üzerinde en çok çalışılmış olan kuramlardan biridir. Daha çok erken çocukluk yıllarıyla ilgili olan bu kuram, çocukla, kendisini yetiştiren (genellikle anne) arasındaki ilişkiye odaklanır. Ancak bu ilişkinin, sevgililik ilişkisi de içinde olmak üzere, daha sonraki ilişkilere de yansıdığını öne sürer.
Anababaların, anababa olmaktan kaynaklanan birçok görev ve sorumlulukları vardır. Anababalar, çocuklarına birçok konuda bilgi verirler, onları terbiye ederler, gerektiğinde onları doktora götürürler… Ancak yalnızca çocuklarının yanında olarak bile, çocuklarının üzerinde çok büyük etkileri olur. Çocuğunun yanında durarak, çocuğa, sevildiğini, güvende olduğunu ve korunduğunu göstermek büyük önem taşır. Bu da bağlanmaya yol açar.
Bağlanma kuramı, 1960’lı ve 1970’li yıllarda, İngiliz psikolog John Bowlby ve Amerikalı-Kanadalı psikolog Mary Ainsworth tarafından geliştirilmiştir. Bu kuram, bebeğin yanında duran ve onun gereksinmelerini karşılayan anababaların (özellikle annelerin), çocuklarına, o büyük dünyayı, büyük bir güven içinde keşfetmek üzere yola çıkmayı göze aldıkları, sonra yeniden rahatlık alanına dönebildikleri bir zemin hazırladıklarını öne sürer. Böylece çocuklar, kendilerine bir gelecek oluştururlar. Bu kuramın temelleri şunlardır:
- Anababaların, çocuklarını, onların yanında olduğu güvenini vererek büyütmesi; bu çocukların, böyle büyütülmeyen çocuklara göre daha az korku duymalarına yol açar.
- Bu değerli güven duygusu, bebeklik, çocukluk ve ergenlik yıllarında oluşur ve sonraki ilişkileri de etkiler.
- Çocukların yetiştirilme yaşantıları olumlu olunca, başkalarının da benzer tutumları olabileceğine ilişkin bir güven duyarlar.
Ainsworth, üç bağlanma türü tanımlamıştır. Daha sonraki yıllarda, araştırmacılar dördüncü bir türü daha tanımlamışlardır. Bunlar:
- Güvenli bağlanma
- Kaygılı-güvensiz bağlanma
- Kaçıngan-güvensiz bağlanma
- Darmadağın-güvensiz bağlanma
Güvenli bağlanma, amaçlanan bağlanma türüdür. Çocuklar, anababalarının (ya da kendilerini yetiştiren diğer kişilerin) yanlarında olduğunu, duyarlı olduklarını, karşılık verici olduklarını ve kabullenici olduklarını gördükleri ve hissettikleri zaman böyle bir bağlanma gelişir. Güvenli bağlanma ilişkilerinde, anababalar, çocuklarının, kendi rahatlık alanlarının dışına çıkmalarına izin verirler, ancak güven duyma ve rahatlık arayışı için geriye geldiklerinde, yine onların yanındadırlar. Bu anababalar, çocuklarıyla oyun oynarlar ve gerektiğinde onlara güven vererek rahatlamalarını sağlarlar. Çocuk, böylece, olumsuz duygularını dışa vurabileceğini ve birisinin ona yardım edeceğini öğrenir. Güvenli bağlanma geliştiren çocuklar, nasıl güvenilebileceğini öğrenirler ve sağlıklı bir benlik algısı geliştirirler. Bir erişkin olduklarında da duygularının ayrımına varabilirler, yaşadıkları duyguları anlayabilirler, yeterli olurlar ve genellikle iyi ilişkiler kurarlar.
Anababalar, çocuklarının gereksinmelerini ancak ara sıra karşılarlarsa kaygılı-güvensiz bağlanma biçimi ortaya çıkar. Bakım ve koruma kimi zaman vardır, kimi zaman yoktur. Çocuk, gereksindiğinde anababasının yanında olduğuna güvenemez. Bu yüzden, bağlanma kişisiyle ilgili bir güvenlik duygusu geliştiremez. Gözünün korktuğu bir durumda, geri döndüğünde, anababasını yanında bulamayacağını düşündüğü için anababasından bir türlü ayrılamaz. Dolayısıyla daha beklentili, hatta yapışkan olur; böylece sıkıntısını abartılı göstererek, anababasının bir tepki göstermesini bekler. Kaygılı-güvensiz bağlanmada, öngörülemezliğin olması, en sonunda kişinin “muhtaç”, kızgın ve güvensiz olmasına yol açar.
Anababadan biri, kimi zaman çocuğunun gereksinmelerini kabul etmekte ve bunlara karşılık vermekte güçlük çekiyor olabilir. Çocuğu rahatlatmaktansa, onun duygularını küçümsüyor, beklentilerine karşılık vermiyor ve zor birtakım işlerde ona yardımcı olmuyor olabilir. Bu da kaçıngan-güvensiz bağlanmaya yol açar. Ayrıca, anababanın gereksinmeleri için çocuğun yardımcı olması bekleniyor da olabilir. Dolayısıyla çocuk, anababasını çağırmamanın en iyisi olduğunu öğrenir. Sonuçta anababa yardımcı olmamaktadır. Kaçıngan-güvensiz bağlanmada, çocuk, duygularını örtbas etmenin ve ancak kendisine güvenmenin en iyisi olduğunu öğrenir. Ainsworth, kaçıngan-güvensiz bağlanması olan çocukların, bir sıkıntı içine düştüklerinde, anababalarına gitmediklerini ve olumsuz duygularını göstermeyi en aza indirmeye çalıştıklarını göstermiştir.
Darmadağın-güvensiz bağlanma durumunda anababalar değişiktür davranışlar sergilerler. Çocuklarını dışlarlar, gülünç duruma düşürürler ya da onları korkuturlar. Bu tür davranışlar gösteren anababalar, genellikle işlenmemiş ve çözülmemiş, geçmiş bir ruhsal örselenmesi olan anababalardır. Çocukları kendilerine yaklaştığında, onlarla ilgilenmek ve korumak yerine, korku duyarlar ve kaygı düzeyleri artar. Yukarıda tanımlanan üç bağlanma biçimi, “düzenli” bağlanma biçimleri olarak da anılır; çünkü çocuk nasıl davranması gerektiğini öğrenmiştir ve ona göre kendisine bir yöntem belirlemiştir. Oysa, dördüncü bağlanma biçimi olarak, “darmadağın” olarak adlandırılan bağlanma biçiminde, belirlenebilmiş bir yöntem ya da davranış biçimi yoktur. Sonuç olarak çocuk, kendisini güvende hissetmesini sağlayacak birtakım davranışlar geliştirmeye başlar. Sözgelimi, anababasına karşı saldırgan olur, anababasının kendisine bakmasına karşı çıkar ya da çok kendine güvenli bir yol izler.
Çocukluk bağlanma biçimleri, erişkinlerin kurdukları ilişkilerde, onların ne hissettiklerini ve nasıl davrandıklarını büyük ölçüde etkileyebilir. Çocuklukta güvenli bağlanma yaşayan çocuklar, birer erişkin olduklarında, genellikle iyi ilişkiler kurarlar. Dürüst, destekleyici ve duygularını paylaşırken rahat olurlar. Bu özellikleri, başka toplumsal durumlarda da başarılı olmalarına yardımcı olur. Bu kişiler, diğer insanların güvenilir olduğunu, kendilerinin sevilebilir olduğunu düşünürler. Yakınlık kurmayı doğal bir eylem olarak görürler ve yakınlık kurduklarında kendilerini rahat hissederler. “Eşimin yaşadığı duygular benim sorumluluğumdadır ve biz birbirimize özen göstermek durumundayız” diye düşünürler. Çatışma durumunda, “Ters düştüğümüz konu üzerinde konuşabilir ve her iki yanın gereksinmelerini karşılayan bir çözüm bulabiliriz” derler.
Yapışkan çocuklar, yapışkan erişkinler olurlar. Kaygılı-güvensiz bağlanması olan erişkinler, ilişkilerinde daha çok beklenti içinde olan, sahiplenici, hatta birbirlerine bağımlı kişiler olurlar. İlişkilerinde çok verici mi, yoksa az verici mi oldukları konusunda sürekli bir bilinmezlik içindedirler. “Sevgiye gereksiniyorum ama bunu hak etmiyorum” diye düşünürler. “Eşimi kendimden uzaklaştırmamak için çok özenli olmalıyım” düşüncesi içinde olurlar. “Yakınlık kurmak istiyorum, ancak eşim benim buna çok ‘muhtaç’ biri olduğumu görürse beni istemeyebilir” diye düşünürler. Kendilerini, kurdukları ilişkileriyle tanımlama beklentisi içindedirler, bir ilişki içinde olmanın kendilerini kurtaracağını ya da kendilerini tamamlayacağını düşünürler. Dışlanmanın herhangi bir belirtisine çok duyarlı oldukları düşüncesi içindedirler. Her konuyu çok kişisel alırlar. “Eşim beni yatıştıracak olursa, rahatlarım” diye düşünürler. Çatışma durumunda, eşlerini yitirebileceklerinden korktukları için, doğrudan bir söz söylemektense sessiz kalmayı yeğlerler, ancak yine de kimi zaman büyük bir öfke patlaması gösterebilirler. Bu kişiler, eşleri tarafından, sürekli dokunulma, bir etkileşim içinde olma ve ilgi görme arayışı içinde olurlar. İlişkilerinde büyük iniş ve çıkışlar olur. Eşlerinden ayrı kaldıklarında çok kaygılanırlar. Eşlerini yanlarında tutmak için eleştirme, suçlama gibi yollara başvururlar. İlişkilerinin bitmesi ile ilgili gerçek ya da gözlerinin korktuğu bir durum olursa buna aşırı tepki gösterebilirler. İlişkilerine aşırı bağlanmaları, bir yandan da ilişkilerinin bitmesine yol açabilir.
Kaçıngan-güvensiz bağlanması olan erişkinler, bir ilişki kurmaktan kaçınıyor olabilirler. Hep küçümseyen bir tutum içinde ya da korku duyuyor olabilirler ve başkalarını kendilerinden uzak tutma eğilimi gösterirler. Kimseye değil, ancak kendilerine güvenebileceklerini düşünürler. Duygusallık için zamanlarının olmadığını ve bunun saçma olduğunu düşünürler. Yakınlık söz konusu olunca, “Bağımsız olmalıyım” düşüncesi içinde olurlar. Çok zorlanacak olurlarsa, çekip gitmek için can atarlar. “Eşimin yaşadığı duygular benim sorumluluğumda değil” diye düşünürler. Bunlar için suçlanamam, derler. Çatışma durumunda, “Barış içinde yaşayıp gitmekten başka bir şey istemiyorum” derler. Her küçük sorunda, ayrıntılarıyla konuşmanın gerekli olmadığını belirtirler. Bu kişiler, derin birtakım duygular yaşamaktan ve yakınlaşmaktan çok korkarlar. Olası eşleriyle aralarına duygusal sınırlar koyarlar. Eşlerinden bilgi saklama eğiliminde olurlar. Eşlerinin duygularını önemsemezler. İlişkiye girme konusunda isteksizdirler ve rastgele cinsellik yaşamak isterler. Ancak geçmiş ilişkilerini gözlerinde büyütürler, onları ülküselleştirirler.
Darmadağın-güvensiz bağlanması olan erişkinler, daha çok ruhsal sorun yaşadıkları gibi, kendilerini yönetmekte de güçlük çekerler. İlişki söz konusu olunca, çok sıcak ya da çok soğuk olurlar. Antisosyal davranışlar sergilerler ve bunun için bir vicdan azabı çekmezler. Bencil, baskı altında tutan kişilerdir ve kişisel sorumluluk almayı pek istemezler. Alkol ya da madde kötüye kullanımları olabilir ve suça eğilim gösterebilirler.
Anababalık, çocuğu, sonrası için şekillendiren bir süreçtir. Çocuğun yanında olarak, onun güvenli bir bağlanma biçimi geliştirmesi sağlanarak, erişkinliğinde sağlıklı birtakım davranışlar geliştirmesine yardımcı olunması gerekir.
Kendi bağlanma biçiminizi değiştirmek istiyorsanız da, hiçbir özelliğimizin taşa kazınmadığını düşünerek, bunu değiştirme yolunda çaba gösterebilir ve terapiden yarar görebilirsiniz…