Alkolizm
Alkolizm (alkol bağımlılığı), yalnızca “iradesizlik ya da irade gücü zayıflığı” ile açıklanamayacak, özgül bir hastalıktır. Tıp bilim dalını yakından ilgilendiren bir hastalık olmasının yanı sıra ruhsal bir hastalıktır. “Alkolizm, gelişmesinde ve belirtilerinin ortaya çıkmasında, kalıtımsal, ruhsal, toplumsal ve çevresel etkenlerin öneminin olduğu, birincil ve süreğen bir hastalık” olarak tanımlanır.
Alkolizm, toplumsal, işle ya da sağlıkla ilgili, istenmedik sonuçlar doğuruyor olmasına karşın, alkol kullanımını durduramama ya da denetim altına alamama ile belirli, depreşmeler gösteren, süreğen bir beyin hastalığı olarak da tanımlanabilir.
Alkolizm sorunu olanlar, alkol kullanmalarını, işleri ve aileleri de içinde olmak üzere, bütün sorumluluk ve yükümlülüklerinin önüne çekerler ve aynı etkiyi sağlamak için giderek daha çok içmek durumunda kalırlar ve içmemeleri durumunda yoksunluk belirtileri yaşarlar.
Ağır içicilik, kadınlar için haftada 7 ya da daha çok birim, erkekler için ise haftada 14 ya da daha çok birim içki tüketme olarak tanımlanır. Tek bir kezde, kadınlar için 3 birimden daha çok tüketme, erkekler için ise 4 birimden daha çok tüketme de ağır içicilik demektir. Altmış beş yaşının üzerinde olanlarda, haftada 7 birimden daha çok, bir kezde 3 birimden daha çok tüketmek de ağır içicilik anlamına gelir. (Bir birim içki, 330 ml’lik bir şişe biraya [% 5 alkol oranında], 1 kadeh [140 ml] şaraba [% 12 alkol oranında], 1 tek [40 ml] viski-cin-votkaya [% 40 alkol oranında] ve yaklaşık 1 tek [40 ml] rakıya [% 45 alkol oranında] karşılık gelir.) Ağır içici olmasalar bile, her gün alkol alanların, haftada en az iki gün, hiç alkol almamaları gerekir.
Alkol kötüye kullanımının başladığının öncü belirtileri arasında geçici bilinç kararmalarının olması ve kısa süreli bilinç yitimi vardır. Kolay kızma ve aşırı duygusal durum dalgalanmaları görülmeye başlar. Gevşemek, zorlanılan bir durumla başa çıkmak ya da kendini eskisi gibi hissetmek için alkol almaya başlamak da öncü belirtiler arasında sayılabilir.
Alkol bağımlılığının başlıca belirtileri, neredeyse “dürtüsel” olarak kabul edilebilecek, önü alınamaz bir içki içme isteği duyma, alkol kullanmak için içinin gitmesi; bir kez içmeye başlayınca kendini durduramama; içmeyince, bulantı, kusma, terleme, titreme, çarpıntı, aşırı bir kaygı duyma ve uyku bozukluğu gibi yoksunluk belirtileri yaşama; benzer etkiyi sağlamak için giderek daha çok içmek durumunda kalma gibi belirtilerdir.
Süreğen alkol kullanımı, karaciğerde yıkıma (siroza), hepatite, pankreatite, mide sorunlarına, beyinde yıkıma (bunamaya), kalp yetmezliğine, diyabete, kansere ve bulaşıcı hastalıklara yatkınlığa neden olur. Alkole bağlı karaciğer hastalığının ilk belirtileri karın ağrısı ve duyarlılığı, ağız kuruluğu ve susama duyumumun artması, bitkinlik, sarılık, yeme isteğinin azalması ve bulantıdır.
Alkol kullanım bozukluğu tanısı alarak hastaneye yatırılan kişilerin ortalama yaşam süresi, erkekler için 47-53, kadınlar için ise 50-58’dir. Bu kişiler, genel toplum ortalamasına göre 24-28 yıl daha az yaşarlar.
Alkol bağımlılığı, en az yüzde 50 oranında kalıtımsal yatkınlıkla, en az yüzde 50 oranında da yetersiz baş etme becerileri ile ilişkilidir. Bu iki durum, çoğu zaman bir arada bulunur.
Depresyon, kaygı bozukluğu, davranım bozukluğu ve dikkat eksikliği-aşırı hareketlilik bozukluğu gibi ruhsal sorunları olanlar, sorunlu içici olmaya daha yatkındırlar.
Süreğen alkol kullanımından sonra beyin işlevlerinin yerine gelmesi için en az iki hafta gibi bir sürenin geçmesi gerekir. Bu süre içinde, içmek için kişinin içinin gitmesini durdurması çok güç olur. Bu aşamada, yoksunluk belirtilerinin, hastanın bir bağımlılık kliniğinde yatırılarak ilaçlarla yönetilmesi büyük önem taşır. Daha sonra da, eşlik eden diğer ruhsal hastalıkların tanı ve tedavilerinin yapılmasının yanı sıra klinikte, değişmeye isteklendirici görüşme yöntemleri (“motivational interviewing”) kullanılarak, bu kişilerin artık alkol kullanmamaları gereğini anlamaları için, kendi gerekçelerini üretmelerine yardımcı olunur. Ayrıca, içmek için içlerinin gitmesi durumunda, bunu yönetmelerini öğrenmelerini sağlamak üzere bilişsel davranışçı terapi görüşmeleri yapılır. Ayrıca önleyici ilaç tedavileri uygulanır…