İyimserlik
İyimserlik: İnsanlar, amaçlarına ulaşmaya çalışırlarken ve gelecekteki olaylarla ilgili beklentileri açısından, iyimserler ve kötümserler olarak ikiye ayrılabilirler. İyimserler, geleceğe ilişkin genel bir güven duygusu içindedirler ve genelde olumlu sonuçlar alacakları beklentisi içindedirler. Oysa kötümserler, geleceğe ilişkin bir kuşku içindedirler ve genelde olayların olumsuz sonuçlanacağı beklentisi içindedirler.
İyimser bakış açısının birçok üstünlüğünün olduğu bulunmuştur. Bunlardan birkaçı şunlardır:
• İyimserler, yaşamlarında birtakım güçlüklerle karşılaştıkları zaman, kötümserlere göre daha az gerginlik yaşarlar. Daha az kaygı ve çökkünlük yaşarlar.
• İyimserler, olumsuz olaylara daha iyi uyum sağlarlar (hastalıklar ve ameliyatlar da içinde olmak üzere).
• İyimserlik, sorun odaklı baş etmeyi, karşılaşılan olaya eğlenceli yanından bakmayı, yeni tasarılar yapmayı, olumlu açıdan yeniden bakmayı ve içinden çıkılamazsa, yaşanan durumu olduğu gibi kabullenmeyi sağlar. İyimserler, yaşadıkları olumsuzluklardan ders çıkartırlar. Dolayısıyla iyimserlerin baş etme becerileri kötümserlerinkilerden daha iyidir.
• İyimserler, genellikle bir yadsıma (inkar) içinde değildirler; oysa kötümserler, sorunla yüzleşmemeye, sorundan uzak durmaya çalışırlar. İyimserler, sağlıklarıyla ilgili olarak erken uyarıları görmezden gelmezler ve gerekli önlemleri alırlar; böylece, önemli birtakım sağlık sorunları doğmasının önüne geçerler.
• İyimserler, çabalarını sonuna dek sürdürürler, direngendirler ve yenilgiyi kolaylıkla kabul etmezler. Sorunun, öyle ya da böyle bir biçimde başarıyla ele alınabileceği görüşü içindedirler. Oysa kötümserler, çok kötü bir sonuç doğacağı beklentisi içinde oldukları için, yenilgiyi daha baştan kabul etme eğiliminde olurlar.
• İyimserler, sağlıklarına daha çok özenirler (sağlıklı beslenirler, düzenli spor yaparlar, belirli aralıklarla kan değerlerine baktırırlar, sağlık taraması yaptırırlar) ve genelde daha sağlıklıdırlar.
• İyimserler, işyerlerinde daha üretkendirler.
İyimserlik, öğrenilebilir bir yaklaşım mıdır? Buna verilecek yanıt “evet”tir. İyimserliğin kalıtımsal bir yanı varsa da ve erken çocukluk yaşantıları burada önemli bir belirleyici olsa da, kötümserlikle başa çıkmanın birtakım yolları vardır. Birinci yol, düşüncelerimizi tanımaktan geçer. Olumsuz bir düşünce saptanınca, bu düşüncenin üzerinde yeniden düşünebilir ve bu düşünceye seçenek başka birtakım düşünceler bulunmaya çalışılabilir. Diğer bir yol, açıklama biçimini tanımak ve bunu değiştirmektir. Açıklama biçimi, daha önce yaşanmış olumlu ve olumsuz olayların nedenlerinin ve gösterdiği etkilerin nasıl açıklandığı ile ilişkilidir. Kötümser açıklama biçiminde, kötü olaylar için, bunların kişinin kendisinden kaynaklandığı, bunların kalıcı olduğu biçimde ve genel birtakım açıklamalar getirilir. İyi olaylar için de, bunların dışarıdan kaynaklandığı, kalıcı olmadığı ve özgül birtakım açıklamalar getirilir. Böyle bir açıklama getiren kişiler, kötü olayları kişisel başarısızlık gibi görme eğiliminde olurlar. İyimser açıklama biçiminde, kötü olaylar için, bunların dış etkenlerden kaynaklandığı, kalıcı olmadığı ve koşullara bağlı özgül bir durum olduğu biçimde açıklama getirilir; iyi olaylar için ise tam tersi biçimde bir açıklama getirilir.
Ancak körü körüne iyimserlik de, özensizliğe, gereken önemi vermemeye, boşlamaya, savsaklamaya ya da gerçekçi olmayan birtakım beklentiler içine girmeye neden olabilir. Bunun önüne geçmenin yolu, “öyle istendiği için öyle olacağına inanma” eğiliminden uzak durmak ve böyle düşünerek bir karar vermemektir. Olumlu olmak, gerçekçi olmakla uyumludur. Olumlu olmak, yalnızca olumlu sonuçlar alınacağını beklemek demek değildir, ancak işler yolunda gitmese bile, bunlarla başa çıkabileceğine ilişkin bir güven duymaktır.