Bireyleşme
Psikoloji bilim dalında, sık kullanılan, önemli bir kavram olan “bireyleşme”, dengeli ve tutarlı bir kişilik oluşturma sürecine verilen addır. Kişi, bireyleştikçe, giderek, ana babasından ve çevresindeki diğer kişilerden ayrı bir benliğinin olduğu algısını kazanır. Carl Jung, kişilik gelişimi çalışmalarında, “bireyleşme” terimini çok sık kullanmıştır. Ayrı bir kişilik geliştirme süreci, ergenliğin önemli bir amacı olmakla birlikte, kişinin yaşamı boyunca da süren bir süreçtir.
Jung’a göre, yaşamın amacı, kişinin kendi gizilgücünü gerçekleştirmek, kendi gerçeklik algısının ardına düşmek, kendi yolunda kişisel bütünlüğünü sağlamak ve kendini bulmaktır. Ona göre bireyleşme, bir gelişme süreci değil, daha çok “kendi” olmaktır.
Bireyleşme, yaşam boyu süren bir süreçtir, ancak önemli bir kesimi ergenlik ve genç erişkinlik yıllarında gerçekleşir. Bireyleşme sürecinde, ergenler, özel bir yaşamlarının olmasını isterler. Bu süreçte, ana babalar, çocuklarının kendi odalarında zaman geçirmek istemelerine alışmalıdırlar. Çocukları, bir okul gününde neler olduğu ya da arkadaşları ile aralarında neler geçtiği konusunda artık açık olmayabilirler. Kendilerine sakladıkları sevgili ilişkileri ya da özel birtakım kırılganlıkları olabilir.
Bu süreçte, çocuklar, başkalarından çok kendilerine odaklanırlar. Bireyleşme sürecine bağlı olarak ergenlik benmerkezciliği gelişebilir. Ergenler, daha çok kendi öncelikleri üzerine odaklanmışlardır ve olayları başkalarının bakış açısından görmekte zorlanıyor olabilirler. Yine bu süreçte, çocuklar, ailelerine ve toplumsal değer yargılarına karşı çıkıyor olabilirler. Bireyleşme sürecinden geçen ergenler, ana babalarına başkaldırıyor gibi görünürler. Çocuklar, bu süreçten geçerlerken, dış görünümlerini kişiselleştirmeye çalışıyor olabilirler. Böyle bir evrede, ailelerinin karşı çıkabileceği bir biçimde giyinebilir, saçlarına yeni bir şekil verebilir ya da ailelerine aykırı gelen türde müzik dinleyebilirler. Anababaların, çocuklarının bu davranışlarını kişisel almamaları gerekir. Erişkinlik dönemlerinde de, insanlar, dış dünyaya daha değişik görünmek ve “kendilerini ‘yeniden’ bulmak” isteyebilirler. Ergenlik dönemlerinde olduğu gibi yeni bir yaşam biçimini benimseyebilirler; işlerini, eşlerini ya da oturdukları çevreyi değiştirmeye kalkışabilirler.
Bireyleşme süreci zorlu bir süreç olabilir ve kimi zaman, insanlar için, birtakım çalkantılara ve içsel çatışmalara yol açabilir. Gerçek benliğini baskılamaya ya da yadsımaya çalışmak birtakım sıkıntılara ve kişisel kimlik tanımı ile ilgili sorunlara neden olabilir. Yeterince bireyleşememek birtakım sorunlar da doğurabilir. Bunlar arasında, sürekli bir kaygı duyma, çökkünlük yaşama, sınırlarını koruyamama, kendiyle ilgili farkındalık kazanamama, yaşamından yeterince doyum bulamama, kendine yeterince değer vermeme, benlik saygısının düşük olması, kendinden kuşku duyma, sağlıklı kararlar verememe, kendine özgü amaçlar belirleyememe ve istek duymama sayılabilir.
Sağlıklı bir benlik algısı geliştirememiş çocuklar ve gençler de, erişkinler gibi, depresyona girebilirler, bir varoluş bunalımı ya da varoluş kaygısı yaşayabilirler. Seçtikleri işi ya da eşi neden seçtiklerini, belirli bir yaşam biçimini gerçekten sürdürmek zorunda olup olmadıklarını sorgularlar. Bunlar, kendilerinin bilinçli birer seçimi midir, yoksa (daha çok ana babalarınca) kendilerine söylenenleri mi yapmışlardır?..
Bireyleşme, yalnızca sağlıklı bir kimlik geliştirmek için değil, sağlıklı ilişkiler kurmak için de gerekli ve önemli bir süreçtir. İnsanlar, ne istediklerini tam olarak bilemezlerse, uygun sınırlar koyabildikleri ve gerekli desteği alabildikleri ilişkiler kuramazlar. Kendi ilgi alanlarında ve kendi amaçları doğrultusunda ilerlemektense, başkaları onlardan ne istiyorsa, onu yapmaya çalışırlar. Ana babaların, çocuklarının bireyleşme sürecinden geçmelerine izin vermeleri gerekir. Ana babalar, çocuklarının, kendi yaşadıkları gibi yaşamalarını ya da benzer değer yargılarının olmasını istiyor olabilirler; ancak, çocuklarının, kendi yaşam yollarını kendilerinin belirleyeceği, eşsiz ve benzersiz birer birey oldukları gerçeğiyle barışmaları ve buna saygı göstermeleri gerekir.
Kendilerini yeniden bulmak ya da kendi içlerinde bir bütünlük sağlamak isteyen erişkinler de, yaşamlarında çok büyük değişiklikler yapmak yerine, yeni birtakım küçük girişimlerde bulunabilirler. Sözgelimi, yeni arkadaşlıklar kurabilirler, yeni birtakım eğlence uğraşları edinebilirler ya da yeni yerleri görebilirler; böylece yaşamlarında yapmak istedikleri büyük değişiklikler için bir ön deneme yapmış olurlar…