Başarılı İnsanlar
Başarılı insanlarla, başarısız olanları ayırt eden başlıca özelliklerden biri, yaşamın güçlüklerine nasıl yaklaştıklarıdır. Sorunlarından kaçanlar yenik düşerler. “Yenildiğimiz an, yenilgiyi kabul ettiğimiz andır.” Oysa, başarılı insanlar, yaşadıkları sorunları olduğu gibi kabul ederler ve acı çekecek de olsalar, çözmek üzere bunların üzerine giderler. Yaşama anlam katan budur…
Değiştirmek için çaba göstermediğimiz hiçbir konuda yakınmaya hakkımız yoktur. Karanlıktan yakınacağımıza bir mum da bizim yakmamız gerekir. Yaşam güçlüklerle doludur. Fırtına çıktığında geri dönmüşler ya da gemiden ayrılmış olsalardı, okyanuslar hiçbir zaman geçilemezdi. “Fırtınalar, ağaçların daha derin kök salmalarına yol açarlar.”
Yaşamın güçlüklerle dolu olduğu gerçeğini görmekten kaçanlar, yaşadıkları sorunları, yalnızca kendilerinin yaşadığını düşünürler ve bunlardan yakınırlar. Oysa yakınmaları ya da kendilerini acındırmaları, sorunlarını çözecek değildir. Sorunlarını yalnızca daha da kötüleştirecektir. Bu kişiler, yakınarak ya da kendilerini acındırarak, sorunlarını gözlerinde büyütmüş olurlar. Yakınmak ya da kendini acındırmak, bir anlamda, yaşanan sorunları, yaşamın kaçınılmaz koşulları olarak kabul etmektense, bunları başkalarının sırtına yükleme çabasıdır. Oysa, “Güçlükler güçlendirir”.
Bir kez, yaşamın güçlüklerle dolu olduğunu anlayınca, artık gelişmeye başlarız. Her sorunun, içinde bir fırsat barındırdığını anlamaya başlarız. Bu güçlüklerle baş etmek için gizilgüçlerimizi açığa çıkarırız.
İnsanlar, yaşamın ve yaşamanın güç olduğunu kabul etmeyince, kolay birtakım çözümlerin arayışı içine girerler ve yaşamda başarısızlıklar gösterirler. Üç günde beş kilo vermek, bir haftada yabancı dil öğrenmek, üç ayda zengin olmak gibi olmadık düşlemlerin ardına düşerler. Oysa bu konularda başarılı olanlar, elde edeceklerinin hiç de öyle kolay olmayacağını başta kabul etmiş olanlardır; bunun için sürekli bir çaba göstermeyi göze alanlardır ve bunun için bir “bedel” ödemeleri gerektiğini öğrenmiş olanlardır.
Yapabileceğinize inanırsanız, yapabilirsiniz. Yapamayacağınıza inanırsanız, haklı çıkarsınız. Öte yandan, yalnızca başarının ardında koşularak başarı sağlanamaz (yalnızca başarmış olmak için başarmaya çalışmak gibi). Başarı, kendimizi yapmaya adadığımız işin bir yan ürünüdür…
Öyküdeki kişinin dediği gibi:
“Çaresiz kaldığım zamanlarda, gider, bir taş ustası bulur, izlerim.
Adam, belki yüz kez vurur taşa.
Ama, değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz.
Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir.
İşte o zaman anlarım ki, taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir.”