Düşünsel Önyargılar
Düşünsel (bilişsel) önyargılar, insanların verdikleri kararları ve karşılaştıkları olaylara yükledikleri anlamı son derece etkileyen düşünme yanlışlarıdır. Bunlardan bir kesimi, kişinin anılarıyla ilintilidir. Bir olay, değişik birtakım nedenlerle, birtakım önyargılar kapsamında anımsanabilir ve bu da, sonuç olarak, önyargılı düşünmeye ve karar vermeye yol açabilir. Diğer birtakım düşünsel önyargılar odaklanma sorunları ile ilişkili olabilir. İnsanların odaklanma süresi kısıtlı olduğu için, çevrelerinde olup bitenlere seçici bir biçimde odaklanırlar. Bu da, olayları nasıl gördüklerini büyük ölçüde etkileyebilir.
Düşünsel önyargı, insanların yaşadıkları dünyadan elde ettikleri bilgileri işlerken ve yorumlarken yaptıkları bir tür düşünme yanlışıdır. İnsan beyni güçlüdür ancak birtakım kısıtlılıkları vardır. Düşünsel önyargılar, bir anlamda, insan beyninin, bilgi işlem sürecini yalınlaştırmak için giriştiği bir çabanın ürünüdür. Diğer bir deyişle, dünyayı anlamlandırmak ve hızlı karar vermek için gösterilen çabanın bir ürünüdür.
Olaylara bir anlam yüklerken ve birtakım konularda bir karar verirken nesnel ve mantıklı olmaya ve elimizdeki verilerin hepsini göz önünde bulundurarak yol almaya çalışırız. Ancak önyargılarımız, yanlış birtakım kararlar vermemize ve kötü birtakım yargılarda bulunmamıza yol açabilir.
Bir karar verirken olası bütün seçenekleri düşünecek olursak, en sıradan bir seçim için bile, çok büyük bir olasılıkla, çok zaman harcamamız gerekecektir. Dünyanın karmaşıklığı ve verilerin çokluğu karşısında, hızlı davranmamızı sağlayacak birtakım zihinsel kısa yollara gerek duyarız.
Değişik birtakım nedenlerle, birtakım düşünsel önyargılarımız olabilir, ancak sezgisel yaklaşım olarak da adlandırılan bu zihinsel kısa yol kullanma arayışı önyargılarımızın başlıca nedenidir. Bunlar, son derece doğru olabilirlerken, önemli birtakım düşünme yanlışlarına da yol açabilirler. Toplumsal baskılar, kişisel istekler, duygular ve insan zihninin bilgi işleme yeterliğindeki kısıtlılıklar, bu önyargıların oluşmasına katkıda bulunur.
Bu önyargıların hepsinin yanlış olması gerekmez. Bunların bir kesiminin uyum sağlayıcı bir yararlığı da vardır, hızlı karar vermeyi sağlarlar.
Düşünmemizi çarpıtan başlıca düşünsel önyargı türleri şunlardır:
Doğrulama önyargısı: Sahip olunan düşünceleri ve inanışları doğrulayan bilgileri öne çekme, aykırı bilgileri görmezden gelmeye çalışmadır.
Sezgisel yaklaşım: Zihinde birden beliriveren bilgilere aşırı değer vermedir. Bu bilgilere aşırı güvenme ve bu bilgilerden yola çıkarak çabuk karar verme yaklaşımıdır.
İşine gelirlik önyargısı: Kötü olaylar olunca yalnızca dış etkenleri suçlama, iyi olaylar olunca yalnızca kendine pay çıkarma yaklaşımıdır. Pokerde kazanınca, bunu, diğer oyuncuları doğru değerlendirme yeterliğine; kaybedince, kötü bir el gelmesine bağlama, buna örnek olarak verilebilir.
Odaklanma önyargısı: Kimi etkenlere odaklanırken, diğerlerini görmezden gelme eğilimidir. Araba alırken yalnızca dış görünümüne bakma, ancak güvenlik verilerini ve ne denli benzin yaktığını göz önünde bulundurmama, buna örnek olarak verilebilir.
Devukuşu etkisi: Kişinin “kafasını kuma gömerek”, olumsuz kanıtları ya da verileri görmezden gelme eğilimi göstermesidir.
Oyuncu-gözlemci önyargısı: Kendi eylemlerini dışsal etkenlere bağlarken, başkalarının eylemlerini içsel etkenlere bağlama eğilimidir. Kendi yüksek kolesterol düzeyini kalıtımsal etkenlere bağlarken, başkalarınınkini iyi beslenmemeye ya da spor yapmamaya bağlama, buna örnek olarak verilebilir.
Demirleme (çapa atma) önyargısı: Öğrendiği ilk bilgilere büyük ölçüde güvenme eğilimidir. Bir arabanın belirli bir değerinin olduğunu öğrendikten sonra, bunun altındaki her değerin iyi olduğunu düşünerek, daha başka arayışa girmeme, buna örnek olarak verilebilir.
Tutuculuk önyargısı: İnsanlar, yeni bilgilere ve kanıtlara inanmakta genelde güçlük çekerler ve eski görüşlerine sarılmaya eğilim gösterirler.
Yanlış bilgi etkisi: Olaydan sonra edinilen bilgileri, gerçek olayla ilgili anılarla karıştırma eğilimidir. Anılar, olayla ilgili olarak başkalarından duyulanlardan kolaylıkla etkilenebilir. Böyle bir etkinin bilinmesi, tanığın verdiği bilgilere güvenmemeye yol açabilir.
Ayla (halo, hale) etkisi: Kişiyle ilgili genel izlenimlerimizin, onunla, onun kişiliğiyle ya da onun görüşleriyle ilgili olarak ne düşündüğümüzü ve ne hissettiğimizi etkiliyor olmasıdır. Genellikle dış görünümüyle ilgili çekiciliğinden yola çıkarak, kişinin diğer niteliklerini değerlendirme yaklaşımıdır.
Yanlış görüş birliği etkisi: Diğer insanların ne ölçüde kendisine katıldığını abartma eğilimidir.
İyimserlik önyargısı: Yaşıtlarına göre, kendisinin başına daha az olumsuz olay geleceğine, kendisinin daha başarılı olacağına ilişkin bir önyargıdır.
Kendine aşırı güven (Dunning-Kruger) etkisi: İnsanların, kendilerinin, olduklarından daha zeki ve daha yeterli olduklarına inanmalarıyla ve kendi yetersizliklerini görmemeleriyle ilişkili bir önyargıdır.
Kör nokta önyargısı: Kendi önyargılarını görememe, kendi başına bir önyargıdır. İnsanlar başkalarının önyargılarını kolaylıkla görebilirlerken, kendi önyargılarını görmekte büyük güçlük çekerler.
İnsanlar, kimi zaman düşünsel önyargılarla, yanlış mantık yürütmeyi birbirine karıştırırlar. Yanlış mantık yürütme, adından da anlaşılacağı üzere, akıl yürütürken yanlış yapmaktan kaynaklanır; oysa düşünsel önyargı, bellek, odaklanma, olaylara anlam yükleme ve bunlara benzer zihinsel yanlışlar yapmaktan kaynaklanan, bilgileri ya da verileri işleme yanlışlarından köken alır.
Son söz olarak, Cumhuriyetimizin kurucusu, önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bu ölüm yıldönümünde, bu bağlamda, onun en sevdiğim sözünü burada paylaşmak istiyorum:
“Bir gün, benim sözlerim bilimle çelişirse, bilimi seçin.”