Kıskançlık
Kıskançlığın bir sevgi gösterisi olduğuna ilişkin yaygın bir kanı vardır ve “Seven insan kıskanır” denir. Oysa kıskançlık önemli bir ilişki sorunudur. Evlilik terapistleri, danışanlarının yaklaşık üçte birinde böyle bir sorun olduğunu söylerler. Benlik saygısının düşük olması, duygusal durum değişkenlikleriyle giden “nevrotik” bir kişilik yapısı, güvensizlik ve sahiplenicilik, eşine bağımlılık, eşine yetersiz gelme düşüncesinden kaynaklanan ilişkide kendini yetersiz bulma algısı ve eşinin kendisini yeterince sevmediği ya da kendisini bırakacağı korkusundan kaynaklanan kaygılı bağlanma biçimi burada etken olabilir. Bütün bu nedenler, kıskanç insanların, eşlerini ne denli sevdikleriyle ilgili değil, bu insanların kendi güvensizlikleriyle, kendilerine güvenmemeleriyle ilgilidir.
Dolayısıyla, kıskançlığın önüne geçmenin en iyi yolu kişinin benlik saygısını artırmasıdır. Kişinin, eşiyle daha büyük bir yakınlık içinde olması gerekir. Bu konu gerçekten onu kaygılandırıyorsa, açık yüreklilikle ve suçlayıcı olmadan, eşinin onu rahatsız eden davranışlarını açıkça ona söyleyebilmelidir. Onu yargılamak yerine güvensizlik duygularını paylaşabilmelidir. Öte yandan, eşinin özel yaşamına ve özgürlüğüne de saygı duyması gerekir. Eşini izleyip durmanın, e-postalarına ve telefonuna bakıp durmanın bir yararı olmayacağı gibi, bütün bunlar, yeni birtakım sorunlara yol açabilecek ve eşinin güvenini yitirmesine neden olabilecektir.
Böyle bir eşle bir birliktelik içindeyseniz, sizin de yapabilecekleriniz vardır. Yanlış anlamalara ya da yanlış anlaşılmalara neden olabilecek durumlardan kaçınmanızda yarar vardır. Kendinize ve ilişkinize olan güveninizi artırmaya çalışmalısınız. Bu konuda eşinizle sağlıklı bir iletişim kurmanız gerekir. Öfkeyle yaklaşırsanız, alaycı bir tutum takınırsanız ya da suçlamalarda bulunursanız, bunlar bir işe yaramayacaktır. Ayrıca, dolaylı değil, doğrudan bir iletişim kurmanız gerekir, ancak düşmanca bir tutum sergilememelisiniz. Duygularınızı sakin bir biçimde dile getirip, nasıl bir çözüm bulunabileceği üzerinde konuşmanız, eşinizde olumlu birtakım duygular uyandıracak ve birlikte bir çözüm yolu bulma arayışına girebilmenizi sağlayacaktır.
Othello sendromu (sanrısal kıskançlık) diye adlandırılan, ayrı bir, ağır kıskançlık durumu daha tanımlanmıştır. Othello sendromu, psikozla giden, bir paranoya türüdür. Birincil olabileceği gibi, daha çok altta yatan bedensel bir hastalığa, şizofreni hastalığına, bunamaya, alkol ya da kokain bağımlılığına ikincil bir durum olarak da ortaya çıkabilir. İlk kez, 1950’li yıllarda, İngiliz psikiyatrist Dr. John Todd tarafından tanımlanmış olan bir hastalık durumudur.
Shakespeare’in Othello adlı oyununda baş oyuncu Othello, Makyavelist “arkadaşı” Iago tarafından, eşi Desdemona’nın kendisini aldattığı konusunda kandırılır. Doğru olmayan bir biçimde, aldatıldığı düşüncesine kapılan Othello, Desdemona’yı öldürür. Iago, daha sonra Othello’ya doğruyu söyler. Bunun üzerine Othello, “Bilgece değil, ancak ‘çoook’ sevdim” diyerek ağıt yakar. Sevgi söz konusu olunca, ‘çoook’ seviyor olmak bilgece değildir ve kişiyi psikoza sokuyorsa sonu ölümcül bile olabilir…
Buradan olmak üzere, kıskançlık sanrısal düzeydeyse, diğer bir deyişle kişinin gerçeği değerlendirmesi ileri derecede bozuksa ve bu durum günlük işlevselliğini ileri derecede bozuyorsa, bir psikiyatrist tarafından, ilaç desteği de verilerek, gerektiğinde, bir psikiyatri hastanesine yatırılarak tedavi edilmesi gerekir.