Özgüven
Özgüven, kişinin kendine olan güvenidir, kendisine duyduğu güvendir…
Özgüven, “ya hep ya da hiç” biçiminde sahip olduğumuz ya da olmadığımız bir algı değildir. Bir kişilik özelliği de değildir. Üzerinde çalışmayı gerektirir. Belirli bir alanda ya da alanlarda, kendi yeterliğine, becerilerine ve kişisel özelliklerine güvenme alışkanlığı olarak tanımlanabilir. Herkes, ama herkes, kendine olan güvenini artırabilir.
Özgüvenin, dışadönük ya da içedönük olmakla bir ilişkisi yoktur. Kişi, bulunduğu ortamın en sessiz kişisi iken, kendine çok güvenen biri olabilir; bulunduğu ortamın en konuşkan kişisi iken kendine güveni çok düşük olabilir. Konuşkanlık kendine güvenin bir göstergesi değildir.
Özgüven, her zaman başarabileceğine inanmak demek değildir. Başaramayacak olsa bile kendine olan inancını yitirmemek, yeniden denemeyi göze alabilmek demektir.
Özgüven, bir anda başarılı olduğunu kendine göstermek demek de değildir. Bir gecede ortaya çıkmış gibi görünen birçok başarının arkasında yıllarca dökülen alın teri vardır. Bu insanlar başarılı olmuşlardır, çünkü başarılı olacaklarına inanmışlar, kendilerine güven duymuşlar ve çok çalışmışlardır.
Özgüvenli insanlar hep özgüvenli değildirler. İnsan, bir alanda kendine güvenirken, başka bir alanda kendine güvenmeyebilir.
Özgüveni olan kişi güçlü olduğu ve yeterince güçlü olmadığı alanları biliyordur ve kendisiyle ilgili olarak olumlu bir bakış açısına sahiptir. Gerçekçi hedefleri ve beklentileri vardır, kendini doğru ortaya koyuyordur ve yapılan eleştirileri göğüsleyebiliyordur.
Öte yandan, kişinin özgüveninin az olması, kendisinden kuşkulanmasına, edilgin ve boyun eğici olmasına ya da başkalarına güvenmekte güçlük çekmesine neden olur. Kişi, kendisini daha aşağıda görür, sevilmediğini düşünür ve yapılan eleştirilere çok duyarlı olur.
Kişinin özgüvenli olması, o kişinin beceri ve yeteneklerinden çok, onun kendisiyle ilgili algısına bağlıdır. Özgüvenin düşük olması, destekleyici ve ruhsal açıdan besleyici bir ortamda büyümemiş olmaktan, ilk kez aile ortamından uzaklaşıyor olmaktan ya da aşırı bir başarısızlık korkusundan kaynaklanıyor olabilir. Ancak çoğu zaman, özgüvenin az olması, kişinin kendisiyle ilgili yanlış birtakım düşüncelerinden kaynaklanır.
Özgüvenini artırmanın birtakım yolları vardır:
- Güçlü olduğunuz yanlarınızı tanıyın, özellikle bunların üzerinde durun ve bu alanlarda kendinizi daha da geliştirin. Gösterdiğiniz çabalar, aldığınız yol ve başarılarınız için kendinizi ödüllendirin ve kendinize övgüde bulunun.
- Karşılaştığınız bir engel karşısında “tökezlediğinizde”, kendinize iyi davranın, kendinize anlayış gösterin ve kendinize sevgiyle yaklaşın. Kalıcı bir başarısızlık algısına saplanıp kalmayın.
- Yoğun ya da karmaşık birtakım duygular yaşadığınızda bir an için durun ve içinde bulunduğunuz duruma dışarıdan bakmaya çalışın ve durumu, mantıklı bir biçimde yeniden değerlendirmeye çalışın.
- Kendinize, gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler koyun. Kendinizden, her alanda, “mükemmel” olmayı beklemeyin. Yaptığınız işlerde, Voltaire’in “Mükemmel, iyinin düşmanıdır” deyişini hep göz önünde bulundurun.
- Kendinizle, çevrenizdeki insanlarla ve karşılaştığınız durumlarla ilgili önyargılarınızı yeniden gözden geçirin.
- Geçmişte yaşadığınız olumsuz yaşantılarınızın geleceğinizi belirlemesine izin vermeyin. Geçmişte yaşanmış olumsuzlukları alınacak bir ders gibi görün.
- Duygu ve düşüncelerinizi, görüşlerinizi ve gereksinmelerinizi dolaylı olarak değil, belirli bir saygı çerçevesinde doğrudan ifade etmeye çalışın. İnsanların, sizi, kendiliğinden anlamalarını beklemeyin. Karanlıkta göz kırpmayın.
- Başkalarının kabul edilebilir olmayan isteklerine “hayır” demeyi öğrenin.
Lao Tzu şöyle demiş: “İnsan kendisine inanıyorsa, başkalarını da buna inandırmak zorunda değildir. İnsan kendisiyle barışıksa, başkalarının onayına gereksinim duymaz. İnsan kendisini olduğu gibi kabul ediyorsa, bütün bir dünya da onu öyle kabul eder.”