Pasif Agresif Tutum
Edilgin-saldırgan (pasif-agresif) tutum, kişinin, bir çatışmaya girmekten korktuğu için, yaşadığı öfkesini bastırma ve öfke duygusunu daha edilgin yollarla dışa vurma, dolaylı yollarla gösterme tutumudur. Somurtma, surat asma ve küsme; birden konuşmamaya başlama ve sessiz kalma; sürdürülen karşılıklı konuşmayı, “Her neyse!”, “Tamam sen haklısın, uzatmayalım!” gibi sözlerle, birden kesmeye çalışma; verilen hiçbir işe hemen başlamama ya da hiçbir işi zamanında bitirmeme ve erteleme; verilen işleri doğru düzgün yapmama ve neden böyle olduğu sorulduğunda, hep sözde nedenler bulma; yolunda gitmeyen işler için sürekli birtakım özürler bulma ve hiçbir yanlışını kabullenmeme; unutma ya da unuttuğunu söyleme; sürekli geç kalma; sürekli söylenme, sızlanma ve yakınma; sürekli olarak başkalarını eleştirme ve suçlama; gereksiz yere ayak direme ve örtük aşağılama, edilgin-saldırgan tutum için verilebilecek örneklerdir. Bunlar, genellikle “sinsi” ve kişinin karşısındaki kişiyi “çileden çıkartan” davranışlar olur. Bu gibi davranışlar için Türkçe’mizde çok güzel deyimler vardır. Yapılması güç olan bir işi, daha da güçleştirme davranışı için “yorgunu yokuşa sürme” deyişi kullanılır ya da bir isteği yerine getirmemek, bir işi yapmamak için geçersiz birtakım nedenler, engeller gösterme tutumu için “ipe un serme” deyişi kullanılır. Bunların her biri edilgin-saldırgan davranış ya da tutumlardır.
Sıklıkla edilgin-saldırgan tutumlar sergileyen insanlar, genellikle olaylara olumsuz bakan insanlardır. Sürekli olarak, yeterince değer görmediklerinden ve yanlış anlaşıldıklarından yakınırlar. Onlara göre, hiçbir şey, onların yaptıkları yanlışlardan kaynaklanmamıştır. Sürekli olarak, başkalarını eleştirme, başkalarını suçlama eğiliminde ve haklı çıkma arayışında olurlar, dolayısıyla kendi yetersizliklerinin açığa çıkmasının önüne geçmeye çalışırlar. Kendilerine hep haksızlık yapıldığı düşüncesi içindedirler. İşler kendi istedikleri gibi gitmezse, kendilerini geri çeker, surat asar ve somurturlar. Üstlerini tanımama, onlara saygı göstermeme eğiliminde olurlar (“O ne bilir!”) ve sürekli bir direnç gösterme eğiliminde olurlar. Söyledikleriyle yaptıkları arasında, genellikle derin bir uçurum vardır.
Edilgin-saldırgan tutum, ilk kez, İkinci Dünya Savaşı sırasında Albay William Menninger tarafından, askerlerin verilen komutlara dolaylı uyumsuzlukları olarak, verilen komutlara karşı çıkmama, ancak tam olarak yerine getirmeme bağlamında tanımlanmıştır.
Başkalarının edilgin-saldırgan tutumlar sergilediklerini anlamak genellikle kolay olur, ancak kendimizin böyle birtakım tutumlar sergileyip sergilemediğimizi nasıl anlayabiliriz? Yaptıklarından ötürü birine hemen surat asıyor ve somurtuyorsak, bizi üzen insanlardan hemen uzaklaşıyorsak, kızdığımız bir kişiyle iletişimimizi hemen kesiyor ve ona küsüyorsak, anlamlı bir iletişim kurmak yerine, sürekli alaycı bir dil kullanıyorsak, birilerini cezalandırmak adına, bize verilen işi ya da işleri erteliyorsak, geciktiriyorsak ya da elimizden geleni yapmıyorsak, edilgin-saldırgan tutumlar sergiliyoruz demektir. Bu gibi durumlarda, yaşadığımız gerçek duyguları anlamalı ve bunları uygun bir biçimde dile getirmenin yollarını öğrenmeliyiz ya da sağlıksız olumsuz duygularımızı, olumsuz bile olsa, sağlıklı seçenekleriyle değiştirebilmek için akılcı düşünmeyi öğrenmeliyiz.
Karşımızdaki kişinin edilgin-saldırgan tutumlarıyla başa çıkabilmek için de atmamız gereken birtakım adımlar vardır. Bunlardan birincisi, karşı karşıya kaldığımız edilgin-saldırgan tutumu olabildiğince hızlı tanımaktır. Çünkü, bu tutum yeterince erken tanınmazsa, böyle bir tutumla sürekli karşı karşıya kalmak bizi bunaltabilir ve tüketebilir. Daha sonra, karşımızdaki kişiye, kendisinden ne beklediğimizi, beklentilerimizin neler olduğunu açık seçik belirtmemiz gerekir. Edilgin-saldırgan tutum sergileyen insanlar, çoğu zaman, karşılarındaki kişilerin öfkelendiklerini ve kendilerine bağırıp çağırdıklarını, dolayısıyla asıl sorunun kendilerinde değil, karşılarındaki kişide olduğunu, kendilerince göstermeye ve kanıtlamaya çalışırlar. Yaptıklarından ötürü başkalarında suçluluk duygusu uyandırarak, elde etmek istediklerini elde etmeye çalışırlar. Biz de, yaşadığımız öfkeyi olabildiğince denetleyerek, bu oyuna gelmememiz ve sürdürülen ilişkiyi bu kısır döngüden kurtarmamız gerekir. Oynanmak istenen oyunda taraf olmayınca, oyun kendiliğinden bozulacaktır. Ayrıca kurulan iletişimde, karşı saldırgan bir tutum izlemek yerine, kendimizi doğru ortaya koymamız gerekir. Gerçekleri doğru dile getirmeli ve görüşlerimizi açıkça söylemeliyiz. Karşımızdaki kişinin davranışlarının bizde ne gibi etkiler yarattığını bilmesini sağlamalıyız. Bunların ötesinde, bir başkasından bir istekte bulunduğumuz ya da bir başkasına bir iş buyurduğumuz zaman, ne gibi bir beklentilerimizin olduğunu açıkça ortaya koymalı, bu beklentilerin karşılanmaması durumunda ne gibi sonuçlar doğurabileceğini açıklıkla belirtilmeliyiz. Bunların yanı sıra, yolunda gitmeyen bir işte, kendi yanlışlarımızı ya da ortak bir eylemde kendi payımıza düşen yanlışları da kabul etme olgunluğunu göstermeliyiz, ancak her şeyin sorumluluğunu üzerimize alarak işin kapanması kolaycılığına da kaçmamalıyız. Ancak, “Unuttum” özürünü kabul etmeyebiliriz. Bizim için önemli konuları açıkça belirtmeli ve bunların unutulmaması gerekliliğine vurgu yapmalıyız. Öte yandan, bizim de, kimi zaman, edilgin-saldırgan tutumlar sergileyebileceğimizi göz önünde bulundurmalı, kendi kızgınlık duygumuzun ayrımında olmalı ve bunu öfkeye dönüştürmeden, uygun bir biçimde dışa vurmalıyız.
Edilgin-saldırgan insanlar yoktur. Edilgin-saldırgan tutum ve davranışlar vardır. Ayrıca edilgin-saldırgan tutum bilinçli bir seçim de değildir. Böyle bir tutum sergileyenlerin büyük bir çoğunluğu kendi gücenikliklerinin ya da kızgınlıklarının ayrımında bile değildirler. Genelde, “Özel bir nedenim yok, yalnızca unuttum”, “Bilerek, isteyerek yapmadım” ya da “Geç kalmamın bu denli büyük bir sorun yaratacağını bilemezdim” gibi sözler söylerler. Sergiledikleri davranışların, başkaları üzerindeki etkilerini göremezler ve eleştiriye aşırı duyarlı olabilirler. Bütün bu nedenlerden ötürü, öncelikle, gerek kendimizin, gerekse karşımızdaki kişinin sergilediği, edilgin-saldırgan tutumları erken tanımalı, bunun olası nedenlerini doğru anlamalı; ardından, iletişim becerilerimizi ve sorun çözme becerilerimizi işe koşarak ve akılcı düşünerek, bu işlevsel olmayan tutumun değiştirilmesine ve bir daha yinelenmemesine çalışmalıyız.