Sağlıklı ve Sağlıklı Olmayan Duygular
İnsanların yaşadıkları duygular, sağlıklı ve sağlıklı olmayan duygular olarak ikiye ayrılabilirler. Sağlıklı duygular, akılcı düşünme sonucu ortaya çıkan duygulardır, işe yarar birtakım sonuçlar doğururlar ve gerçekçi birtakım çözümler sağlarlar. Oysa sağlıklı olmayan duygular, akılcı olmayan bir biçimde düşünme sonucu ortaya çıkan duygulardır, işe yarar olmayan birtakım sonuçlar doğururlar ve gerçekçi çözümler bulmayı engellerler. Sağlıklı olmayan duygular arasında çökkünlük (depresyon), kaygı ve bunaltı (anksiyete), öfke, suçluluk, çekemezlik gibi duygular vardır.
Bu gibi duyguların gerisinde yatan akılcı olmayan düşüncelerin birtakım özellikleri vardır. Bu düşünceler abartılı ve esnek olmayan, dayatılan (-meli, -malı) düşüncelerdir. Sözgelimi “Her ne olursa olsun başarılı olmalıyım. Başarısız olmam değersiz olduğum anlamına gelir” deniyor olabilir. Akılcı olmayan düşünce, karşılaşılan olayla ilgili olarak yapılan çarpık bir değerlendirmedir. Sözgelimi, “Biliyorum, ben buna katlanamam” deniyor olabilir. Akılcı olmayan düşünce, duygusal çıkarımdan köken alan bir düşüncedir. Akılcı olmayan düşüncenin doğru ve gerçek olduğunun kanıtı, kişinin öyle hissetmesi olarak gösterilir. Dolayısıyla, duygularından yola çıkarak kişi içinde bulunduğu durumu “korkunç” olarak görebilir.
Oysa akılcı düşünme, yeğlemeye (tercih etmeye) dayalı esnek bir dünya görüşünden köken alır. Olaylara esnek bir bakış açısı getirir ve olayları elde edilen kanıtlara göre değerlendirir. Katlanma (dayanma) eşiği algısını yüksek tutarak bir değerlendirme yapar. Sözgelimi, “Belki istenmedik bir durum, ancak korkunç bir durum değil, buna katlanabilirim” denebilir. Ayrıca kendini ve başkalarını “koşulsuz kabul”e dayanır.
Çağdaş psikoterapiler, yaşamla ilgili dayatmalarımızın, yaşamın nasıl olması gerektiğiyle ilgili “olmazsa olmaz”larımızın ruhsal sıkıntı kaynağı olabileceği gerçeğini görmeyi ve bu bakış açısını değiştirmeyi, yaşamdaki öngörülemezlikleri ve belirsizlikleri kabul etmeyi, katlanabilirlik algısını yüksek tutarak “korkunçlaştırma”nın önüne geçmeyi, ayrıca kendini ve başkalarını “olduğu gibi” kabullenme gereğini görmeyi amaçlar…