Sağlıksız Olumsuz Duygulardan Kurtulmak
Başlıca üç sağlıksız olumsuz duygu olan, çökkünlük (depresyon), kaygı (anksiyete) ve öfke duymaktan kurtulmanızın, olmazsa olmaz, on bir yolu şunlardır:
1. Gerçekliklerle barışın… Hiçbir şey, siz öyle istiyorsunuz diye öyle olmak zorunda değildir. İçsel dayatmalarınızdan (-meli, -malı’larınızdan) kurtulmaya çalışın. Ruh sağlığını korumanın ön koşulu esnekliktir. Değiştirebilecekleriniz için değiştirme gücüne, değiştiremeyecekleriniz için katlanma gücüne, bu ikisini birbirinden ayırt etmek için akıl yürütme becerilerine sahip olmanız gerekir.
2. Başınıza gelen olayları korkunçlaştırmayın… Her şeyi gözünüzde büyütmeyin, pireyi deve yapmayın, pire için yorgan yakmayın. Ozan ne güzel söylemiş: “Ayakkabım yok diye üzülüyordum, ta ki ayakları olmayan birini görene dek”.
3. Katlanılamazlık algınızı değiştirin… Nietzche’nin söylediği gibi, “Neden’i olan nasıl’a katlanır”; yeter ki, katlanmanızın kaçınılmaz olduğunu ya da başınıza gelenin ya da gelenlerin “katlanmaya değer” olduğunu düşünün.
4. Kendinizi koşulsuz kabul edin… Özünüzü sevin, kendinize olan sevginizi, “Ancak başarılıysam değerliyimdir, ancak güzelsem değer görürüm” gibi birtakım koşullara bağlamayın. Siz, zaten bir birey olarak, bir insan olarak değerlisiniz; ancak birtakım tutum ve davranışlarınız istendik sonuçlar vermiyorsa, bunları değiştirebilirsiniz. “Siz, davranışlarınız değilsiniz”; davranışlarınız iyi ya da kötü olabilir, bu sizin iyi ya da kötü olduğunuz anlamına gelmez.
5. Geçmişe takılıp kalmayın.. Geçmişiniz, bugün ona ne anlam yüklediğinizle sınırlıdır. Geçmişinizi değiştiremezsiniz, ancak geçmişinize bakış açınızı değiştirebilirsiniz. Bunun, sizin elinizde olduğunu hiç unutmayın.
6. Sorun çözme becerileri kazanın... Söylenmeyin, söyleyin ve bir çözüm yolu bulma arayışında olun. Nasıl bir çözüm yolu olabileceği konusunda düşünün, düşündüğünüzün işe yarar sonuç verip vermediğini deneyin. Aldığınız sonuca göre yeni bir çözüm yolu arayışına girin.
7. İletişim becerileri kazanın… Başkalarıyla, suçlayıcı “sen” diliyle değil, yaşadığınız duyguları da yanı sıra gösteren “ben” diliyle konuşun. Siz öyle istiyorsunuz diye, kimse sizin için değişmeyecektir; ancak siz kullandığınız dille, tutum ve davranışlarınızla, karşınızdaki kişide bir tutum ve davranış değişikliği yaratabilirsiniz.
8. Her türlü aşırı genellemeden kaçının (Bundan bile!..), olayları siyah ya da beyaz, “hep ya da hiç” olarak görmeyin. Tek bir siyah vardır ve tek bir beyaz, ancak grinin sonsuz tonu vardır, bunu unutmayın.
9. Önyargılarınızla yola çıkmayın, bir yargıya varmak için olabildiğince kanıt toplamaya çalışın. İstediğiniz sonucu elde edememişseniz, bugüne dek düşünegeldiğinizden daha değişik bir biçimde düşünmeye çalışın. Başkalarının, sizinkilerden daha değişik olan düşüncelerine de değer verin, herkesin sizin gibi düşünmüyor olmasına saygı gösterin. Rousseau, “Herkes benim gibi düşünüyor olsa, yanılmış olmaktan korkarım” demiş, ne güzel söylemiş. Çok sesliliğin bir zenginlik olduğunu göz önünde bulundurun.
10. Yeni bir veri ya da yeni bir kanıt elde etmemişseniz, düşüncelerinizle “geviş getirmeyin”. Aynı konuyu sürekli düşünüp durmak size bir yarar sağlamaz, yalnızca çökkünlüğünüzü ya da kaygınızı artırır; ancak yeni veriler elde ettikten sonra, düşünceleriniz üzerinde yeniden düşünmek size bir yarar sağlayabilir.
11. Mutluluğun bir “gümüş tepsi “de, size hazır olarak sunulacağını beklemeyin, bu hiç gerçekçi bir beklenti değildir. Mutlu olmak için çaba gösterin, “mutluluk eylemleri”ne girişin. (Ne gibi “mutluluk eylemleri”nde bulunabileceğinizi daha önceki bir paylaşımımda anlatmıştım…)
Çökkünlük, kaygı ve öfke gibi sağlıksız olumsuz duyguları yaşamaktan kurtulmak sizin kendi elinizdedir, yeter ki bu duygulardan kurtulmak ve mutlu olabilmek için siz gereğini yapın…